Henüz 12 yaşındayken yazı hayatına şiirle başlayan Hayati Sır, yarım asrı aşkın müelliflik hayatında kaleme aldığı kitaplarda, dijital alandaki gelişmeleri yakından takip ederek, yapay zeka, teknolojik tekilliği, dijital ölümsüzlük ve objelerin interneti üzere mevzuları ele alıyor. “İyiliğin Kılıcı”, “Sonsuz Bir Aşk ve Kıyamet Zamanı”, “Ruhun Aşk Hali”, “Kıyamet Öncesi Alem Bilgisi ve Dijital Virüs” ve “Dijital Ölümsüzlük ve Ruh” üzere kitaplarıyla tanınan müellifle Hayy Kitap etiketiyle yayımlanan yeni kitabı “Gök Yazılar”ı konuştuk.
– Kelam ve cet tohumları… Kelama çok değer veriyorsunuz. Lisan yerine nazaran bir silah da olabilir. Günümüzde kullanılan lisan size ne anlatıyor?
Gerçek olan her harf, her sözün artık çok daha kıymetli olacağı güç bir vaktin içine giriyoruz. Cet tohumlarımız gibiler! Kelamın hakikatinin devamlılığı için direnmeliyiz. Yoksa! Sözlerin içini boşalttılar. Mânâsız onca boş kelam. Ekran yazısı. Kâğıtlar olmazsa kelam, hakikatine kavuşamaz. Ekranların tahakkümü altına girer. Her harf, her söz mânâsını yitirir. Ve hiç kimse birbirini anlayamaz. Kaos bundandır. Elbette ki kasıtlıdır. İşte bunun içindir. Yeryüzünün, insanların, çocukların sinsice imhası!.. Kelamın hakikatinin yitirilmesi yüzündendir. Tarih boyunca bir daha yaşanmaması için ortak kabul gören o dayanılmaz kitlesel acılar bile bugün normalleştirilmeye çalışılıyor. Üzerimize dijital tsunami üzere gelen bu yeni dünya düzeni! Maalesef insan jenerasyonunun sona erdirilmesiyle programlanmış “yapay zekâ” eseridir. Ve onların getirmek istedikleri gelecek! Yapay! Hibrit! Mekanik! Dijital köleliktir. Elbette ki muvaffak olamayacaklar. Topluca bir uyanış gerçekleşecek inşallah.
UYANIŞ VAKTİNİ RABBİMİZ BİLİR
– Kitabınız katmanlı bir kitap. Hem hakikat bilgisi içeriyor hem de şiirsel bir anlatımı var. Alt başlık uyanış çok şey söylüyor. Nasıl uyanırız?
“Uyanış” vaktimiz gelmiş midir? Elbette ki Rabbimiz bilir. Gidilebilecek tek bir yer var.. Cennet! Cennete gidebilmekse bu dünyadan. Rabbimizin ışığından uzak kalmamakla mümkün! O’nun ipine sıkıca sarılmalıyız ki bizi yine huzuruna alabilsin. Huzura kavuşabilmek içinse kalbin paklığı temeldir. Korunabilmeniz için şirk-et tuzaklarından. Ve kalbimizin geleceği çocuklarımızın masumiyetini, tabiatını, fıtratlarını ve Cennet hayallerini koruyabilmek için. Diyoruz ki!.. Uyanış yakındır. Nedir uyanış? Ashâb-ı Kehf’te uyuyanlar. Daha doğrusu uyumalarına karşın uyanık üzere görünenler… Onlar. Aziz İstanbul’da! O ‘bir’ vakit gelince. Şimdiye kadar itikadî sağlamlığını kanıtlamış olanlarla. ruh muhafızları ve sır taşıyıcılarıyla birlikte. Şu vakitte. Uyanacaklardır. Kalbin mağarasında. Kâfi ki sizler de kalbinizde o büyük uyanışı bekleyenlerden olun. Ve kıyam için hazırlanın. Bu kısacık dünya hayatı nedir ki? Aziz İstanbul sır doludur. Tahminen de o beklenen uyanma. Ümmetin beklediği o uyanma. İstanbul’da olacaktır. Ve iki denizin kavuşması gibi! Tüm ümmet bir ortaya gelecek. Peygamber Efendimize (sav) olan biat. Tazelenecektir. Akıldan kalbe hicret başlayacaktır. Vahiy hepimizin kalbinde yine canlanacaktır. Beklediğimiz “uyanış” budur. Rabbimizle kalbimizin ortasında kopmaz bir bağ vardır. Vahiy hattı!.. şeytanın ortaya sızamayacağı tek çizgi budur! İşte o sınır üzerinden kalbin uyanışı gerçekleşecektir. Ve Ashâb-ı Kehf yiğitleri uyanacaktır. Görünüşte uyanık olanlar. Lakin kalplerinde yüzyıllardır uyuyanlar. Uyanacaklardır! Kehf mühletini okuma vaktidir. “Uyanış” bu türlü gerçekleşecek.
– Hibrit çocuklar çağında mıyız? Geçişken cinsiyet, vücudu güncelleme aparatları, yarı insan yarı robot varlıklara mı dönüşüyoruz?
Ruhun seyri her ne olursa olsun Rabbinedir. İnsanın ruhunun Rabbiyle olan seyrinin ortasına hiçbir şey giremez de vücuduyla ruhun ortasına girebilir. İşte yıllardır yapılan budur. şeytanın seyri!.. GDO’larda o vardır. Elektromanyetik alanlarda! Objelerin internetinde. ‘Teknolojik Tekillik’te. Grafende. Ve yapay zekâda daima o vardır. Doğal olmayan ne varsa o vardır. İnsan topraktan yaratılmıştır. O ise ‘dumansız ateş’tir. Âhengi bozan ‘hız’dır… Yakıcı hız! Bugüne bir de bu pencereden bakın. şeytan ve Melekler üzerinden. Yoksa size anlaşılmaz gelebilir. Paranormal olaylar gitgide artacaktır. Tüm önyargılarınızı değiştirin. Havsalanızın alamayacağı şeyleri yaşamaya hazır olun. Fakat elbette korkmayın. Cenâb-ı Allah’ın ipine daha sıkı sarılın. Korkmayın bir daha. Cenâb-ı Allah’ın sâlih kullarına bir şey olmayacaktır. Korkmayın. Korkuyorsanız şayet imanınızı yine değerlendirin. ‘Günah’ endişe getirir. İmanlı beşerler ‘günah’tan uzak dururlar ve korkmazlar. Daima ‘bir’likte saf meblağlar. Allah’a teslim olurlar. Ve sonra da ‘kıyam’ ederler. Kelamın bittiği yerdeyiz artık. ‘Yapay gen’ciler çocuklara kadar geldiler. Kapıdalar. Anlaşılıyor ki insan jenerasyonu tehlikededir… ‘Hibrit’ bir gelecek peşindeler. Çocuk olmayan ‘çocuk’lar. Yazılımlarında her şey var. Hibrit çocuk! Grafen şirk-etleri bunu saklamıyorlar da! ‘Yaşamın yazılımı’ diyorlar. Yeni yazılım! Bu grafenlerle hedeflenen nedir ki? Hibrit çocuk! Karar verin! Bu dijital şirke müsaade edecek misiniz?
TOPRAĞINIZ ARTIK SANALDIR
Dijital kabir kavramınız çok çok çarpıcı. Black Mirror dizisindeki şuurunu bulut teknolojisine yükleme kısmını çağrıştırdı bana. Nedir dijital kabir? Anlatır mısınız?
Kabir hayatınızın huzur içinde geçmesi, sizin dünya hayatınız boyunca ‘toprak’la barışık olmanıza bağlıdır. Hem kendi vücudunuzla hem de dış tabiatınızla iç içe! İşte bunu engellemek içindir. Şeytanın şirk-etlerinin tüm faaliyetleri! Sizi kendi toprağınıza yabancılaştırmak ve tümüyle iç-dış sentetik bir ömür hedeflidir! Sizin toprağınız artık sanaldır. Ve kabir hayatınız bile cehennem’in bir kesimidir.
Siz bu dünyadayken bile! Ellerinizdeki o küçücük ekranların içine gömülmüşsünüzdür. Dijital kabirler! Ve o dijital kabirlerde yatanların birden fazla da çocuktur. Ve hiçbir ebeveynin aklına çocuklarının o dijital kabirlere gömülmelerini engellemek gelmez. Çocukların o erken yaşta dijital kabirlere gömülmesinin müsebbipleri de kendi aileleridir. Eğiticileridir. Virüsten hiç korkmayın. Asıl virüs o ellerinizdeki ‘cep-put’lardan yayılan. ‘Dijital virüs’lerdir! Dünyadaki en çok ‘ölüm’ o dijital virüsler yüzündendir. İnsan vücudunda cansız duran o virüsleri canlandıran da! Ellerinizdeki akıllı telefonlarınızdan yayılan ‘ışın’lardır. Düşünsenize o ‘ışın’lar. O elektromanyetik alan. Hangi şirk-etlerin size hizmeti sonucundadır. Tetikleyicileridir! Ve o şirk-etlerin sahibi kimdir?
– Bu türlü şiddetli vakitlerde kendimizi nasıl koruruz? Dijital distopyadan kaçış var mı?
Cenâb-ı Allah’ın ipini elinizden hiç bırakmayacaksınız. Ve topraklanacaksınız. Demirleneceksiniz. Daima olumlu düşüneceksiniz. Bol infak edeceksiniz. Ve yardımlaşacaksınız. Birlik olacaksınız. Ekranlardan uzak bir hayat süreceksiniz. Süratten fazla kâinatın âhengi içinde kalacaksınız. Doğal olan besinlerle besleneceksiniz. Ruh iyiliğinizle barışacaksınız.
