SİNAN ULAKCI
Bulutları kör bir çocuk çakısıyla ben kestim. / Kesildi. Kimse inanmadı. [Kitap Bir, s. 183]
Dil, yazım formlarından yazın cinslerine, söylen bütünlüğünden göstergelerin şeylere ilişkin okumalarına; tekâmül derecesinde insanların anlaştığı ya da meylettiği yazılı evrakların sağlamasını tekrar bu ortak bildirişim simgeleri üzerinden yazan ve okuyan ortasında inşa etmiştir. Metnin okura sadakati felsefi ideler ya da ideolojilerin, muharrire bağlılığı ise biyografilerden ve mahfillerden sıçrayan edebiyat tarihinin kabullenmeleri ile yazan tarafından teskin olunuşun müracaatıdır.
Roland Barthes mürekkebinin [Le degré zéro de l’écriture, suivi de Nouveaux essais critiques, Seuil: 1972, Paris, p. 59] Stéphane Mallarmé ile kurduğu satırların (Yahya Kemal meşrebince [Mallarmé’perest] pekâlâ kabul edilebilecek.) Seyhan Erözçelik şiirlerine derkenar olabilmesi işten değildir.
Sansar [belki de] Seyhan Erözçelik’in içindeki şiir hayvanı’nın cins ismi idi. Sansar; zanaatı ile hem yazan hem müellif olabilen, şiirinin yapısı prestiji ile de hepçil beslenen…
Yazın [Littérature] ile (reklam yazarlığı) zanaatını [Litteratura] ayrıyeten çözümlemeli. [Seyhan Erözçelik’in yazma fiilinden hareketle Hilmi Yavuz’un teorik çerçevede dikkat çektiği bir konu; reklam müellifliği ile yazın’ın koşutluğu idi. Reklam metni de yazan şair ve müelliflerin bu bahse daha fazla mecburiyeti ya da edebiyata muhtaç kalan kapitalizmi anlatma isteği ile yaklaşmaları, bu teorik çerçevenin oluşturulamamasına sebep oldu.] Çünkü şiirlerini ve kitaplarını ustalıkla kuran şairin yazmak fiili üzerinden metin kotarmasını salt yetenek ile açıklamak en hafifi ile şaire haksızlık olurdu. Çünkü okurun, Seyhan Erözçelik’in bu alanda yazdıkları ile gönenen bir metin muharriri olduğunu da hesap ederek şairin cümle’sini tartmalı.
Seyhan Erözçelik şiirinde fiil sayabileceğimiz bu konunun dışında sıfat kabul edeceğimiz bir ayrıca konu, sözlükten okunan metinlerin istiflendiği edebî panoramaya sığamamış bir kelamlık okuyan şair olmasıdır. Filolojik ve dilbilimsel formüllere sadık bir hâşiye yapılmadığından ve lisanın varlığına ilişkin metnin okumalarına girişilmediğinden, Türkçe ile bu kadar girift bir şairin okumalardan uzak manalı kalması kaçınılmazdır. Bu minvalde şiiri üzere iki yazı, periyodik yayınlarda boşluğun süresizliğinde kaldı: “Seyhan Erözçelik’in Şiirlerinde Kelam Varlığı” (Hars Akademi Memleketler arası Hakemli Kültür-Sanat-Mimarlık Mecmuası, Yıl 2, Sayı 3 (Haziran 2019), ss. 110-117] ile “Bir Deneysel Şiir İmkânı Olarak Seyhan Erözçelik’in Şiirlerinde Bartın Ağzı” (Üniversitesi Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, s. 33-45, Yaz 2016)
Türk şiirinin sansarı Seyhan Erözçelik’in bütün şiirleri (Kitap Bir – Tüm Şiirler (1980-1996) ve Kitap İki – Tüm Şiirler (1994-2011) adlarıyla) 160. Kilometre tarafından yayımlandı.
Yaşarken yazmanın taşıdığı rizikoya ilişkin bir telaffuzdan öte Thomas Bernhard üslubu taşıyordu, benim okurum 300 kişidir sözü.
Okur korkmasın ve okusun: “Şiir gulyabanidir, ölmez”, kimse inanmasa da…