Eğitim-Bir-Sen’in açıklaması şöyle:
Öğretmenlik meslek basamakları siyasi polemik konusuna dönüştürülmemeli, sürecin sorun üreten basamakları Meclis’te yine ele alınmalıdır
Millî Eğitim Bakanlığı’nın, öğretmenlik mesleğini meslek mesleği hâline dönüştürmek gayesiyle öğretmenlerin kendilerini geliştirmelerini daima kılmak, öğretmen yeterliliklerini sağlamak, mesleksel bilgi ve hünerlerini artırmak gayesiyle uygulamaya koyduğu öğretmenlik meslek basamakları uygulaması, Anayasa Mahkemesi’nin 2008 yılındaki kısmî iptal kararı sonrası akamete uğradığı üzere, eşitsizlik ve mağduriyet üreten bir sonuç ortaya koymuştu. Kimi öğretmenlerimiz imtihana, kimi öğretmenlerimiz ise idari tasarrufa ve mahkeme kararlarına dayalı olarak uzman ve başöğretmenlik hakkını ve beraberinde getirdiği ek mali hakları alırken, kimi öğretmenlerimiz ise gerekli öbür koşulları taşımalarına karşın imtihan yapıl(a)maması yahut aleyhte mahkeme kararları nedeniyle bu unvanları ve hakları elde edemediler.
Bu nedenledir ki, yetkili sendika olarak toplu mukavele hakkını kazandığımız tarihten bu yana yapılan bütün toplu kontrat görüşmelerinde ve kurum idari heyeti başta olmak üzere bütün toplumsal diyalog platformlarında “öğretmenlik meslek basamakları uygulamasının tekrar hayata geçirilmesi; 8 yıllık hizmet mühletini tamamlayan öğretmenlerimizin uzman öğretmen, 12 yıllık hizmet müddetini tamamlayan öğretmenlerimizin ise başöğretmen unvanını alması” tarafındaki talebimizi ısrarla savunup müzakere etmiştik.
Nihayetinde Şubat 2022 tarihinde kabul edilen 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla öğretmenlik meslek basamakları tekrar eğitim sistemimize dâhil edildi. 2008 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararı ve akabinde 2013 yılındaki Danıştay İdari Dava Daireleri Konseyi kararının doğurduğu olumsuz ve adaletsiz sonuçları telafi edebilecek mahiyette, bütün öğretmenlerin erişimine açık bir meslek basamakları uygulamasının tekrar hayat bulması yerinde bir adımdır. Ama kanunda yer alan imtihan, mesleksel çalışmaların içeriği ve eğitim programlarının niteliği üzere süreçler ne yazık ki subjektif ve adil olmayan sonuçlar üretme ihtimalini barındırmaktadır.
“Uzman ve Başöğretmenlik hizmet yılına bağlı olsun” talebi Eğitim-Bir-Sen’in, “kamuda meslek meslek uygulaması imtihanla olmaktadır. Ulusal Eğitim Bakanlığı’nda da o denli olacaktır” yaklaşımı Bakanlığın, meslek kanunu ve meslek basamaklarını hayata geçirme iradesi ise TBMM’nindir. Yazılı imtihan koşulu üzere sıkıntılı görülen alanlar TBMM tarafından yine ele alınmalıdır.
Kanunun eksik ve yanlışlı istikametleri elbette tenkit konusu edilmeli, düzeltmeye muhtaç kısımları üzerinde tekrar bir siyaset belirlemeye gayret gösterilmelidir. Lakin, meslek kanunuyla getirilen mevcut meslek basamaklarının 614 bin öğretmene uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik yolunu açtığı, dahası 2004 yılındaki yasal düzenlemeyle getirilen haklardan çok daha fazla ek mali haklar getirdiği de unutulmamalıdır. Kanuna, kanunun getirdiği uygulamaya ve imtihana karşı çıkmak ne kadar doğalsa; süreci manipüle ederek siyasi çekişme gereci hâline getirmek, umut tacirliği yaparak 614 bin öğretmenin elde edeceği bir hakkı kullanılmaz hâle getirmek, belirsizlik ve kuşku tohumları ekerek öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozmak da o kadar arka niyetli bir siyasettir.
Haklı itirazları ve beklentileri kendi çürük siyasetlerinin materyali yapanlar söylemlerinde önemli, uygun niyetli ve dengeli olsaydı, meslek kanununu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdıklarında meslek basamakları imtihanını da iptal davası konusu ederlerdi. Siyasilere ve sorumlulara davetimiz, meslek basamakları uygulaması ve getireceği özlük haklarının sorumsuz, ciddiyetsiz ve tutarsız siyasete, kısır çekişmelere kurban edilmemesidir.
Bugün imtihana girmeme ve sendikalara reaksiyon gösterme daveti yapanların, 2008 yılındaki Anayasa Mahkemesi kararı sonrası oluşan mağduriyetlerin, eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin giderilmesi konusunda somut bir adım atmamaları, gayret göstermemeleri, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na kadar telaffuz seviyesinde dahi olsa cümle kurmamaları, siyasi tercihlerinden ötürü öğretmenlere hakaret etmeleri, gerçekte sorumsuzluklarının ve güvenilmezliklerinin bir göstergesidir.
Vaatlerin ve kulağa güzel gelen süslü kelam ve telaffuzların akabinde emek ve işçi düşmanı gerçek yüzleri görünen, lokal idarelerde misyona geldikleri yerde kontratlı çalışanların iş akdini feshedenlerin, işçilerin ekmeğiyle uğraşanların karşısında duranlar olarak, doğruları söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Geleceği kaosa sürüklenmek istenen eğitim çalışanlarının hukukunu korumak için var gücümüzle gayret ettik, etmeyi de sürdürüyoruz.
Eğitim-Bir-Sen olarak, sağlıklı ve mantıklı bir tartışma tabanında meslek kanununun geliştirilmesi ve tüm beklentileri karşılayacak bir çerçeveye kavuşturulması için gayret sarf etmeye devam edeceğiz.
