Keman sanatkarı Ertuğrul Erhan ve arp sanatkarı Meriç Dönük’ün müzik dostluğu ve el birliğine dayanan, “MusicAlly” albümü yakın vakitte 440 Müzik etiketiyle yayınlandı. Başka kentlerde yaşayan iki müzisyenin çalgılarından akseden seslerin buluşması, müzik yoluyla uzağı yakın kılmasıyla hayata geçirilen albüm, birbirine hiç benzemeyen ama ahenk içinde bir bütünlük oluşturan, klâsik müziklerimiz ve farklı kültürlerin ezgileri arp ve keman ile buluşturuyor. Nişabur Taksim, Nişabur Peşrev, Scarborough Fair, Nihavend Taksim, Şedaraban Peşrev, Mahur Saz Semaisi, Rosebud, Bebeğin Beşiği Çamdan, Musically, Bî Yerim Şu Cihanda, Vivaldi’ye Taksim, Vivaldi’ye Selam, Mancini’s Thoughts isimli on üç kesim yer alıyor.
Pek çok müzisyen üzere müziğe çocuk yaşlarda başlayan Meriç Dönük, ailesi ve opera sanatkarı halası Nuran Çağanoğlu’nun yüreklendirmesi ve dayanağıyla 90’lı yılların ortasında şimdi yeni kurulmuş olan Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda arp eğitimi almaya başlamış. Daha evvel hiç görmediği, sesini işitmediği bu heybetli çalgıyla tanışması bu vesileyle olmuş. Akabinde 2003 yılında arp sanatkarı Sevecen Pancaroğlu’nun Dönük’ü öğrencisi olarak kabul etmesiyle eğitiminin devamı için İstanbul’a yerleşmiş. Dönük, şu anda Pancaroğlu’nun teşebbüsleriyle kurulan Arp Sanatı Derneği’nde çeşitli idari misyonlar yürütüyor ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde doktora yapıyor. Müzik çalışmalarını, “Kalben etkisinde olduğumuz her müzikle doğal bir bağımız var. Ben de kendimce kurduğum bağları sazımın yardımıyla paylaşmaya çalışıyorum” diyerek anlatıyor.
Ertuğrul Erhan’ın ise keman ile tanışması Elazığ Devlet Korosu şeflerinden Cemil Mataracı sayesinde olmuş. Kendisinden dört yıl ders aldıktan sonra Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü bitirmiş. 2015 yılından itibaren TRT Ankara Radyosu’na keman sanatkarı olarak yer alıyor. Türk müziği icrasının yanı sıra, dünya müziklerine olan ilgisi ve geliştirmeye çalıştığı icra teknikleriyle çalışmalarına devam ediyor.
Meriç Dönük, Ertuğrul Erhan ve albüm için bu iki yetenekli müzisyeni bir ortaya getiren Bora Uymaz ile “MusicAlly” albümünü ve müzik çalışmalarını konuştuk.
-“İki müzisyenin çalgılarından akseden seslerin buluşması” olarak nitelediğiniz albümü yapma fikri nasıl doğdu?
Meriç Dönük: Bu soru için verilebilecek yanıt sanıyoruz ki Bora Bey’de, çünkü bizler farklı kentlerde yaşayan, daha evvel bir arada müzik yapma imkânı bulunmamış iki müzisyendik. Bizi bir ortaya getiren, tanıştıran ve müzik yapmamıza vesile olan insan kendisidir.
-Albümünüzün ismi MusicAlly. Epeyce kuşatıcı bir isim. Albümün ismine ve repertuarına nasıl karar verdiniz?
Ertuğrul Erhan: MusicAlly, âşina olduğumuz hâliyle aslında bir müzik terimi. Bununla birlikte de bu albüm çalışmasının mimarı, her basamağında emeği olan değerli sanatkâr dostumuz Bora Uymaz’ın aklına gelen, söz oyunu barındıran bir isim. Hem Music ve Ally; yani müzik ve ittifak, el birliği sözlerinden müteşekkil. Hem de bir müzik terimi olarak düşünülebilecek bir isim. Kucaklayıcı ve söylediğiniz üzere kuşatıcı. Repertuvarımız da tekrar Bora Bey’in yönlendirmeleriyle ortaya çıktı. Müzik kültürümüze olan hakimiyetinin yanı sıra çalgılarımızı çok düzgün tanımasının da eser seçimlerine katkısı çok büyük.
BİZE DÜŞEN YAPMAKTI
-Albümde kemanın Doğulu tınılarıyla arpın Batılı ve mistik hali çok hoş içiçe geçmiş. Bu ahengi nasıl yakaladınız? Anlaşılan o ki bu işin mutfak kısmında uzun süren sıkı bir çalışma var. Ne dersiniz?
M. D. : Öncelikle yorumunuz için çok teşekkür ederiz. Bu türlü hissettirmesi ne hoş. Açıkçası mutfak kısmı Bora Uymaz’ın buradan nasıl bir müzik çıkabileceğine ait kuvvetli sezilerine dayanıyor. Biz yalnızca olduğumuz üzereydik. Bir ahenkten kelam ediyorsak onu var etmek için ikili olarak bir gayretimiz olmadı. Kayıt stüdyosunda çalmaya başladığımızda o bizatihi vardı. Sorun şu ki bunu Bora Beyefendi şimdi ufukta hiçbir şey yokken hissetmişti. Bize yalnızca bir ortaya gelmek ve müzik yapmak kaldı. Albüm kaydını gerçekleştirene dek farklı kentlerde bulunmamızdan dolayı bir ortada bir yahut iki kez bulunabildik. Ama müziği, neler yapabileceğimizi daima içtenlikle konuşup, çalgılarımızın özelliklerine nazaran bu müzikleri nasıl lezzetlendirebileceğimizi hayal ettik, daima beraberce dinledik. Mutfak kısmında bize düşen belirlenen repertuvarı özümsemek ve elimizden gelen en düzgün halde icra etmek üzere çalışmak oldu.
YENİ ESERLER EKLİYORUZ
-Albümün vokal, beste ve müzik direktörlüğünü Bora Uymaz üstleniyor. Biraz bu birliktelikten bahsetmek ister misiniz?
E. E. : Bora Uymaz insanlığını, müzik ve sanatın farklı kollarıyla dolup taşan sanatkâr ruhunu ve oradan yansıyan yapıtlarını tanıma onuruna nail olduğumuz, yaşadığımız bölümün en üretken, nev-i şahsına münhasır şahsiyetlerindendir. Bu albümün fikir babası olarak albümde yer alan yapıtların seçiminden, kayıt süreci ve yapım evrelerine dek cân-ı gönülden, engin tecrübesiylebizi yönlendirdi. Dürüst hali ve titizlikle bu çalışmayı tamamlamamıza dayanak oldu. Bu işlerin yanı sıra yüreğimize işleyen sesiyle, albüm için kaleme aldığı değerli besteleriyle de çalışmamıza soluk verdi. Ninniler kelamlı müzik kültürümüzün kıymetli bir modülü. Sevginin bağrından yükselmişler daima. Ne büyük nimettir ki bu kültür zenginliğinin bir sonucu olarak her yöremizden farklı ezgilerle, sözlerle çiçek açmışlar. Merve Ceren Tağayer’in çocuklarına söylediği bu Bayburt ninnisini dinlediğimizde albümde de yer bulması gönlümüzden geçti. Sağolsunlar Bora Beyefendi ile birlikte içimizi ısıtan, çok dokunaklı bir icrayı gerçekleştirdiler. Biz de onlara sazlarımız arp ve kemanla eşlik etmeye çalıştık. Dinleyicilerden de epeyce duygusal yorumlar aldık.
-Albümdeki yapıtlarla konser verdiniz mi? Yakında konser planınız var mı?
M. D. : Çok severek icra ettiğimiz bu dağarcığa günden güne yeni eserler ekliyoruz ve konserler vesilesiyle de bu yapıtları değerli dinleyicisiyle buluşturmayı, canlı olarak icra edebilmeyi istek ediyoruz. Bunun için lokal ve milletlerarası olarak çeşitli müracaatlarımız oldu ve devam ediyor.
-Bu uyumlu gruptan yeni çalışmalar çıkacak mı? Ufukta ne var?
E. E. : Yeni çalışmalarımız, MusicAlly albümünün kaydını tamamladığımız periyottan beri var. Kayıtlarımızı büyük bir ihtimam ve hevesle gerçekleştiren, bu hoş süreci beraberce sırtlandığımız Harun Genç ve 440 Müzik Yapım’a tüm emeği ve takviyesi için teşekkür etmek isteriz. Gönlümüzü çelen ve sazlarımıza yakışacağını, onların bir ahenk içinde sohbet edebileceğini bize hissettiren her müziği yeni çalışmalarımıza dahil ediyoruz.
Bana bu hoşluğa şahit olmak düştü
-Albümde vokal, beste ve müzik direktörlüğünü üstleniyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?
Meriç de, Ertuğrul da başka farklı tanıyıp, sanatkârlıklarına hayrân olduğum şahıslardı. Öteki müzik ortamlarında ikisiyle de icrâ etmek nasip olmuştu. Birlikte ne kadar hoş çalacakları kulağıma ve gönlüme geldi. Birbirlerinin kayıtlarını onlara pandemi devrinde göndermeye başladım. Uzaktan tanışıp, yeniden uzaktan çalmaya başladılar. Dedim ki, uzaktan ve birbirlerinin kayıtlarına çalarken bu kadar mâhirlerse, rûberû çalsalar kim bilir nasıl bir ateş çıkar. Gerçekten o denli oldu. Kayıtları üretimcimiz ve tonmaisterimiz, İzmir’in yüz akı müzik adamlarından Hârun Genç aldı. Bana da yönetmelikten çok oturup dinlemek ve bu hoşluğa şahit olmak düştü. Lûtfedip iki modülümü da çaldılar. Albüme okuduğum eser ise, Meriç’le çok evvelce bir ortamda doğaçlama olarak o anda okuduğumuz bir Yunus Emre şiiri idi. Telefona kaydetmişti bir arkadaş. Yayılınca çok sevildi ve dinleyenlerden, keşke stüdyoda da kaydetseniz, teklifleri geldi. Biz de o süper kelamlara, o anda giydirdiğimiz bu tesirli ezgiyi albüme koymaya karar verdik; Bî yerim şu cihanda, menzilim, durağım anda…
-Eserler ortasında müziği size ilişkin, “Rosebud” ve Vivaldi’ye Selam ve isimli iki eser yer alıyor. Kıssasını paylaşmak ister misiniz?
Rosebud, Meriç ve Ertuğrul için yazılmış bir kesim. Yazarken kulağımda çalıyorlardı esasen; tıpkı bu hâliyle. Şimdi albüm fikri yokken, ikisinin çok güzel bir birliktelik meydana getireceğini hissederek yazıldı. Vivaldi’ye Selâm ise, komik bir öyküye sahip ve bir saatlik bir sabrın sonucu olarak yazıldı. Pandemi başlarında sanırım bir kargo şirketiydi, telefon ettim. Canlı bir yetkiliye bağlanmaya çalışıyorum ve bekletirken Vivaldi’nin İlkbahar’ından bir pasaj çalıyorlar döne döne. Tam bir saat sabrettim, kimseye ulaşamadım lakin telefonu kapattığımda bu parçayı yazdım. Vivaldi’nin harikulade nağmesini teslim olarak kullandığım ve başka hâneleri bu teslime bağladığım rast makamında bir peşrev ortaya çıktı böylece. Ertuğrul ve Meriç çok beğendiler ve albümlerine çaldılar. Çok da hoş çaldılar.
