Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Global Parlementer Konferansı’na videomesaj gönderdi.
Erdoğan’ı açıklamalarından satır başlıkları:
Sayın parlamento liderleri, değerli milletvekilleri, kıymetli konuklar sizlere en kalbi hislerimle, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Siz değerli parlamenterleri medeniyetlerin ve kıtaların kavşak noktası hoş İstanbul’umuzda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Konferansın icrasına takviye veren, katkı sunan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyor, kendilerini tebrik ediyorum. Gerek burada yapacağınız istişarelerin gerekse gerçekleştireceğiniz görüşme ve temasların başarılı geçmesini diliyorum. Parlamentolar ortası birlik, farklı siyasi sistem ve niyetlere sahip parlamenterler için değerli bir diyalog tabanı fonksiyonu görüyor. Halklarımızın temsilcileri olan parlamenterlerin görüşlerini ve deneyimlerini birbirlerine aktarmalarına imkân veren birlik global sıkıntılara tahliller geliştirilmesine de katkı sağlıyor.
EKONOMİK KÜLFETLER TÜM DÜNYADA YABANCI AKSİLİĞİNİ KÖRÜKLÜYOR
Parlamentolar Göç ve Mültecilere Ait Global Mutabakatlar’ temasıyla düzenlenen global Parlamenter Konferansı’nın bu bağlamda kıymetli bir gereksinimi gidereceğine inanıyorum. Son iki buçuk yılımıza damga vuran koronavirüs salgınıyla birlikte nefret telaffuzlarının global ölçekte ürkütücü boyutlara vardığını görüyoruz. Ekonomik badirelerin başta batılı ülkeler olmak üzere tüm dünyada yabancı aykırılığını ve mülteci düşmanlığını körüklediğini gözlemliyoruz. Bununla eş vakitli olarak salgının tetiklediği ekonomik krizle birlikte daha fazla insan yurt ve meskenlerini terk etmek zorunda kalıyor. Şu an dünya genelinde göçmenlerin sayısı 275 milyona, yerlerinden edilen şahısların sayısı 85 milyona, mültecilerin sayısı ise 30 milyona yaklaştı. Rusya, Ukrayna ortasında devam eden çatışmalarla bir arada mevcut mülteci sayısına 5 milyon kişi daha eklendi. Bu insan hareketliliğinde maalesef içimizi acıtan pek çok görüntüyle da karşılaşıyoruz.
GÖÇ VE MÜLTECİLER SIKINTISINDA YÜKÜ BİZİM ÜZERE ÜLKELER ÇEKMEKTEDİR
Zulümden, baskıdan, açlıktan kaçarak, inançlı bir gelecek kurma ümidiyle çıkılan seyahatler, kimi vakit felaketle neticeleniyor. Geride bıraktığımız periyotta birçok bayan ve çocuk olmak üzere 30 bine yakın göçmen Akdeniz’de hayatını kaybetti. Avrupa’ya sığınan on binlerce Suriyeli çocuğun ise nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı, akıbetlerinin ne olduğu bilinmiyor. Çabucak her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen, soyulan, darp edilen hatta katledilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz. Esasen göç ve mülteciler probleminde yükü; sesi çok çıkan gelişmiş toplumlar değil, kriz bölgelerine komşu bizim üzere ülkeler çekmektedir.
İNSANİ KRİZLER KARŞISINDA HİÇBİR SORUMLULUK ÜSTLENMİYORLAR
Birleşmiş Milletler sayılarına nazaran yüksek gelirli ülkeler 1000 kişi başına ortalama 2,7, mülteci barındırırken, orta ve düşük gelirli ülkeler ise. 5,8 mülteciye mesken sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi reklam gereci olarak kullananlar derinleşen insani krizler karşısında hiçbir sorumluluk üstlenmiyor. Kıtaların ve kültürlerin kavşağında yer alan bir ülke olarak göç olgusu tarih boyunca beşeri ve toplumsal hayatımızın bir kesimi olmuştur. Engizisyondan kaçan Yahudiler başta olmak üzere son 500 yılda zulme uğrayan milyonlarca beşere kapılarımızı açtık. Kafkasya’daki kardeşlerimiz de Balkanlar’daki soydaşlarımız da başları dara fikir inançlı liman olarak daima Türkiye’ye sığındı.
TARİHİMİZİN BİZE YÜKLEDİĞİ BU MİSYONU YERİNE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ
Birinci Körfez Savaşı’nda, Irak’tan kaçan yüz binlerce Kürt kardeşimize sahip çıktığımız üzere, Suriye’deki çatışmalardan kaçan 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıyı da topraklarımızda kabul ettik. Kapımıza gelen hiç kimseyi etnik kimliği, dini, kültürü, meşrep ve mezhebi sebebiyle geri çevirmedik.
Son 7 yıldır dünyada en fazla mülteciye konut sahipliği yapan ülkeyiz. Tarihimizin, kültürümüzün ve inancımızın bize yüklediği bu vazifesi inşallah bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insan hareketliliğinin yaşandığı günümüzde hiç kimse sorumluluklarından kaçamaz. Milletlerarası toplum göç olgusunun temelinde yatan meselelerle yüzleşme hamaseti göstermedikçe bu problemin önüne geçilemez. Konferans çerçevesinde yapacağınız tartışmaların ortaya koyacağınız fikirlerin sorunun tahliline katkı sağlamasını temenni ediyorum.
